Kurgusal edebiyatın felsefeyle buluştuğu sanata doymuş leziz satırlar...

16 Ekim 2014 Perşembe

Gerbrand Bakker - Yukarıda Ses Yok- The Twin



Gerçekleşemeyen bir yaşam ve yalnızlığın en somut hali






Merhabalar,


İlk yayınım son zamanlarda okuyup fazlaca etkisi altında kaldığım ödüllü Hollandalı yazar Gerbrand Bakker'in ilk romanı olan Yukarıda Ses Yok



Roman için bence en iyi tanım asla yaşanmayan bir hayatın beklentisinin mevcut hayata dadanmasıdır. Oldukça trajik bir olay sonucu ikiz kardeşini kaybederek beklentisinden çok farklı bir hayata adım atan Helmer, bu farkındalığa yavaş yavaş ulaşır. Zihninde her bir geçmişe gidip gelmesiyle, eklenen bu farkındalık yalnızlığını daha da çok perçinler. Zira yaşayamadığı bir hayatı olduğu gerçeği onu çok üzer. Geçmişten gelen bazı yüzler ve izler kaybettiklerini ona her defasında tekrar gösterir. Tüm bu aşamalarda ise yazar, satır aralarına eklediği hüzünle okuyucuya dolaylı yoldan bir acı yaşatır. 

Yazarın eğitimli bir bahçıvan olduğunu düşünürsek, eserde adeta bir karakter gibi büyük bir yer kaplayan çiftlik hayatının anlatımının da çok ayrıntılı olması şaşırtıcı değildir. Hollanda Dili ve Edebiyatı okumak yerine kaza sonrası hayatı tarla, hayvanlar ve yatalak babasının bakımı olan Helmer üzerinden mutsuzluğun ve yalnızlığın en çarpıcı örneklerinden birini gözlemleriz. Bu aşamada da baba figürünün Kafka eserlerindeki sertlikte olduğunu söylemek isterim.


Herkesin hayatında yol ayrımlarının olduğu anlar vardır. Bazı seçimlerin sonunda ise ya mutlu ya da mutsuz oluruz. Benzer şekilde, antik Yunan tragedyalarında, kahraman bir kusur işler ve eserin sonunda bu hatasının neden olduğu düşüşü yaşar. Fakat, Helmer'ın açısından bu durum çok farklıdır. Zira bu seçimi kendi yapamamıştır ve yaşadığı trajedi Yunan tragedyaları gibi kendi seçimi sonucu değil hayatın getirdiklerinin bir sonucudur. Ayrıca bunlarla birlikte çaresizliğin verdiği bir eylemsizlik de söz konusudur.Bu sebeple, Helmer benim açımdan postmodern bir kurbandır. 


Eğer bu tarz olay örgülerini ve anlatımı seviyorsanız; ya da kelime dağarcığınıza doğa ve hayvancılıkla ilgili biraz kelime katmak istiyorsanız (kitap bu konuda bazısına yorucu gelebilir) mutlaka okumanızı tavsiye ederim.


"Kalkmam gerek, biliyorum, çamlarla, huşlarla, akçaağaçlarla gölgelenen dolambaçlı patikalara, toprak yollara karanlık çökmüştür şimdi. Ama sakin oturmaya devam ediyorum. Yalnızım."  

                                                        Yukarıda Ses Yok, Gerbrand Bakker, Metis Yayınları. 




Hello,

My first post is about The Twin, by a Dutch and award winner writer, Gerbrand Bakker, which had a huge effect on me. 

I think, the best description for the novel is the haunt of one's unfulfilled life to his present life. After a tragic accident where his brother died, Helmer steps into a life very different from his expectations; yet he reaches this awareness gradually. Each time he goes back to past, this awareness adds up to his loneliness. Because, the truth that he hasn't lived the life he wanted makes him miserable. Some faces and traces of past reveal the things he has lost. In all of these stages, the writer, indirectly passes pain to the reader by the sorrow he has hidden between the lines.


Thinking that the writer is an educated gardener, it is not surprising that the farm life, which poses as a character, is too detailed. We witness unhappiness and loneliness via Helmer who has dedicated his life to the farm, animals and his invalid father after the accident, instead of studying Dutch Language and Literature. At this point, I want to state that the father figure is as harsh as those in Kafka's works.

In every life, there are crossroads. We become happy or unhappy up to our choices. Likewise, in Greek Tragedies, the hero has a hubris and experiences the downfall. But for Helmer, it is so different. Because, he has not been given a choice and his downfall is the result of the life, not his own free will. Moreover, a desperation is in question as a result of inactiveness. Thus, I think Helmer is a kind of postmodern victim. 

If you like that kind of plots and style; or want to add some words into your vocabulary about nature and stockbreeding (the novel could be tiresome to some in this sense) I strongly recommend you to read.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder